Nutuk Kitabının Önemi

Nutuk Kitabının Önemi Söyleşisi, 100. Yıl Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirildi.

Altınbaş Üniversitesi Ortak Dersler Bölümünden Öğretim Üyesi Dr. Gülhan Seyhun’un sunumuyla düzenlenen söyleşide Nutuk’ta Atatürk’ün verdiği önemli mesajlar üzerinde duruldu.

Dr. Gülhan Seyhun, bir başucu kitabı niteliğinde olan Nutuk’un, Türk ulusunun kurtuluş destanı olduğunu belirtti. Atatürk’ün gençlerle konuştuğunu düşünerek kaleme aldığı Nutuk’un henüz devrimler tamamlanmamışken 1927 de yazıldığını aktardı. Dr. Gülhan Seyhun, bunun nedenini o dönemde baş gösteren suikast girişimleri, ayaklanmalar ve kendisine karşı olanların faaliyetlerine karşılık kendisini halka anlatmak isteği şeklinde yorumladı. Atatürk’ün akademik bir yazar gibi belgelere ve gerçeklere dayandırdığı Nutuk’u, 15-22 Ekim 1927 tarihleri arasında 36 saat 33 dakika da ayakta okuduğunu dile getirdi. Kitaptan elde edilen gelirin Tayyare Cemiyetine bağışlandığı bilgisini veren Seyhun, 1934 yılında yeni harflerle basıldığını, sadeleştirilmiş öz Türkçe basımının ise ancak 1978’ de yayınlandığını sözlerine ekledi.

Seyhun’a göre Türk İnkılap Tarihine, Nutuk kitabını okuyarak başlanmalı. “Nutuk, Atatürk’ün sesi ve nefesidir” diyen Seyhun, sözlerine “Emperyalizme karşı kazanılan bir savaşın lideri olarak Atatürk’ün Ulusuna hesap verişidir, içini döküşüdür. Neden halifeliğin ve saltanatın kaldırılması gerektiğini anlatır. Burada insan Atatürk ile karşılaşıyoruz. Mucize bir adam aramaktansa gerçek insanı görebiliyorsunuz.”  şeklinde devam ediyor.

Nutuk’un akıl ve bilime dayanan realist bir çizgisi olduğunun altını çizen Seyhun, insanlık devam ettikçe sürecek değerlere odaklandığını kaydetti. “Atatürk’ün hiçbir zaman ümitsizliğe düştüğünü görmüyoruz. Engellerle karşılaştığımızda nasıl çözebileceğimizin yöntemlerini göstermeye çalışır. Devleti yönetenlerin onurlu bir şekilde milletin çıkarlarını düşünmesi gerektiğini vurgular.” diye konuştu.

Cumhuriyet ışığının karartılmaması için her bireyin kendi içindeki Atatürk’ü çıkarması gerektiğini öne süren Seyhun, son olarak “Eğitimde ders olarak anlatılmalıydı. Oysa dil olarak sadeleştirilmesi ve Türkçeleştirilmesi çok geç yapıldı. Baştan sona okumadan gençliğe hitabı ezberleterek geçiştirdik.”  tespitlerini yaptı.