Yeni Akademik Yıl Başlıyor: Dijital Çağın Çocukları İçin Üniversitelerde “Eğitim 5.0” Şart

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Kıdemli Eğitmen Prof. Dr. Neşe Buket Aksu, özellikle yeni nesil öğrencilerin öğrenme süreçleri ve üniversitelerden beklentileri üzerine önemli tespitlerde bulundu.

Yeni bir akademik yıla daha "merhaba" derken, üniversitelerin öğrencilere sunduğu imkanlar ve beklentiler bir kez daha gündeme geldi. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Kıdemli Eğitmen Prof. Dr. Neşe Buket Aksu, özellikle yeni nesil öğrencilerin öğrenme süreçleri ve üniversitelerden beklentileri üzerine önemli tespitlerde bulundu. Aksu'nun değerlendirmelerine göre, dijital çağın çocukları olan günümüz öğrencileri, geleneksel eğitim yöntemlerinin ötesinde daha interaktif ve deneyimsel öğrenme ortamları talep ediyor. Bu durum, üniversitelerin eğitim modellerini yeniden gözden geçirmesini ve öğrencilerin farklı öğrenme stillerine hitap eden yenilikçi yaklaşımlar benimsemesini zorunlu kılıyor.

2024-2025 akademik yılı, üniversitelerde yeni bir heyecanı beraberinde getirirken, özellikle ilk kez bu deneyimi yaşayacak olan öğrenciler için hayatlarının en unutulmaz dönemi başlıyor. Üniversite hayatının sadece akademik bilgi değil, aynı zamanda kişisel gelişim ve sosyal beceriler açısından da öğrencilere sunduğu fırsatlar giderek önem kazanıyor. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neşe Buket Aksu, bu yeni dönemde öğrencilerin beklentilerini değerlendirirken, yeni neslin öğrenme alışkanlıkları ve üniversitelerin öğrencilere sunması gereken olanaklar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Aksu, özellikle yeni neslin öğrenmeye olan yaklaşımının değiştiğini ve üniversitelerin bu dinamiklere uygun stratejiler geliştirmesi gerektiğini vurguladı.

“Üniversiteye başlayınca bir hayal dünyasında yaşamamalılar”

Öncelikli olarak üniversiteye yeni başlayan öğrencilere tavsiyelerde ve uyarılarda bulunan Prof. Dr. Buket Aksu, “Yeni kuşağın beklentileri, üniversiteye adım attıklarında bir mucizeye tanık olacaklarmış gibi olmamalı. Üniversite, sadece eğitim-öğrenim hayatlarının bir devamı ve temel fark, bu süreçte öğrenmenin yanı sıra uygulamaya geçmeleri gerektiğidir. Meslek edinme amacıyla üniversiteye gelen öğrenciler, bu bilincin farkında olmalıdır. Öğrenciler, üniversiteye başladıklarında bir hayal dünyasında yaşamamalı ve ‘Artık büyüdüm, üniversitedeyim; derslere katılma zorunluluğum yok’ gibi bir düşünceye kapılmamalılar. Bu tür yanlış beklentiler, öğrencilerde ilerleyen yıllarda moral bozukluğuna ve ders bitirme kaygısına neden oluyor. Bu yüzden derslerin başından itibaren disiplinli bir şekilde ilerlenmesi önemli” dedi.

Gençlerde hayat beklentilerinde zayıflık ve yönsüzlük gözlemleniyor

Üniversitelerin sadece eğitim kurumları olmadığını ayrıca gençlerin kendilerini geliştirmek için de önemli bir ortam olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aksu bu anlamda hedef koymanın çok önemli bir kriter olduğunun altını çizdi. Hedefin olmadığı yerde öğrencilerin ilerleyen yıllarda bocaladığını da vurgulayan Aksu, “Üniversite, sadece öğrenim yeri değil, aynı zamanda öğrencilerin kendilerini geliştirebilecekleri bir ortamdır. Hedef koymayı öğrenmek, burada büyük önem taşır. Mesela üniversite olarak biz de akran koçlarımızla öğrencilerimize hedef koymayı öğretmeye çalışıyoruz. Çünkü gençlerde hayat beklentilerinde zayıflık ve yönsüzlük gözlemliyoruz. Onlara, yaşamlarında misyon ve vizyon farkını kavrayarak, kendi hayat rotalarını çizmeleri gerektiğini göstermemiz gerekiyor. Ancak, bu süreçte başarı öğrencinin kendisine bağlıdır” şeklinde konuştu.

Üniversitelerin yeni nesle uyum sağlaması gerekiyor, “Eğitim 5.0” adı altında yeniden düzenlenmeli

Bugünün gençlerine ayak uydurmak, onları geleceğe hazırlamak için üniversitelerin kendilerini güncellemesi gerektiğini de vurgulayan Aksu sözlerine şöyle devam etti:

“Gençler hakkında yapılan olumsuz yorumlar yerine, onları anlamaya çalışmalıyız. ‘Bu gençlerden bir şey olmaz’ gibi yargılar yerine, mesela gençlerin kullandığı sosyal medyayı anlamaya çalışmalı ve onların dilini konuşabilmeliyiz. Eleştirilerle bir yere varılamaz. Eğitim sistemimizi de ‘Eğitim 5.0’ adı altında yeniden düzenlememiz gerektiğini düşünüyorum. Eğitim artık öğrenci odaklı olmalı; interaktif, tartışmacı ve öğrenciyle birlikte kural koyma süreçlerini içeren bir model olmalıdır. Öğrenciler eğlenerek öğrenmeyi seviyor ve teknolojiyi aktif bir şekilde kullanmak istiyorlar. Ancak, teknolojiyi bilinçli ve kanıta dayalı bilgiyle kullanmayı öğrenmeleri önemli. Robotların hayatımıza girdiği bu dönemde, öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmeleri gerekiyor; aksi takdirde robotların esiri olabiliriz.”

“Hangi meslek olursa olsun en iyi şekilde yapılmalı”

Yapay zeka ve gelişen teknoloji ile birlikte geleceğin meslekleri konusunda da kaygıda bulunan öğrencilere tavsiyelerde bulunan Aksu, “Gelecekte birçok geleneksel meslek değişim geçirecek, ancak bununla birlikte yeni meslekler de ortaya çıkacak. Öğrenciler, hangi mesleği seçerlerse seçsinler, en iyisini yapmak için çabalamalılar. Eski tabirlerle eczacı ya da mühendis olma zorunluluğu yok. Önemli olan, kişinin kendi ilgi alanında kendine bir dünya yaratabilmesidir” dedi.

“Yeni nesil, üniversiteyi çok istemiyor”

Son olarak özellikle yeni neslin artık eskisi kadar üniversite okumaya hevesli olmadıklarını belirten ve konuyla ilgili bu durumun sebeplerini sıralayan Altınbaş Üniversitesinden Prof. Dr. Buket Aksu, “Yeni nesil, üniversiteyi çok istemiyor. Bunun başlıca nedenleri arasında, geleceklerini görememeleri, hedef koymada zorlanmaları ve her şeyi hızlı bir şekilde elde etme beklentisi yer alıyor. Gençler, sabırsız ve hızlı sonuçlar bekliyorlar. Bu beklentiler karşılanmadığında ise umutsuzluğa kapılıyorlar. Üniversiteler, bu beklentilere cevap vermezse öğrenciler sıkılıyor ve eğitimden uzaklaşıyor” dedi. Aksu, bir diğer sebebin ise gençlerin kolay yoldan para kazanma isteği olduğunu da hatırlatarak, “Sosyal medya gibi platformlarda, hızlı ve kolay yoldan para kazanma yollarını görmek, gençlerin üniversite eğitiminin önemini sorgulamalarına neden oluyor. Ancak, üniversiteler olarak gençlere hayatlarına gerçekten dokunduğumuzu hissettirebilirsek ve onların fikirlerine değer verip karşılıklı bir paylaşım ortamı oluşturabilirsek, gençlerin potansiyellerini açığa çıkarmak mümkün olur. Unutulmamalıdır ki, bu kuşak çok şeyler yapıyor ve onları anlamak için aynı ortamda nefes almayı öğrenmemiz gerekiyor” sözlerini tamamladı.