Altınbaş Üniversitesinde Ayşe Kulin Söyleşisi

Altınbaş Üniversitesinde 60. Kütüphane Haftası çerçevesinde Yazar Ayşe Kulin’in katıldığı söyleşi ve imza günü düzenlendi. Kulin, söyleşide gençlere “Hayatın farklı pencerelerini açmak ve daha iyi bir insan olmak için kitap okuyun.” önerisinde bulundu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 verilerine göre son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üzeri fertlerin %69’unun hiç kitap okumadığı, %31’inin ise en az bir kitap okuduğu görülüyor. Yaş gruplarına göre kitap okuma oranlarına bakıldığında da son 12 ay içerisinde okul kitapları dışında en çok kitap okuyan yaş grubu % 50,9 ile 15-24 yaş arasındaki gençler.

Kitap okuma alışkanlığının geliştirilmesine duyarlılıkla yaklaşan Altınbaş Üniversitesi 60. Kütüphane Haftası etkinlikleri kapsamında Yazar Ayşe Kulin’i ağırladı. Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı’nın düzenlediği söyleşide, Ayşe Kulin çok sayıda öğrenci ve akademisyenle bir araya geldi, ardından kitaplarını imzaladı, sevenleriyle fotoğraf çektirdi.

Yazar Melih Yılmaz’ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide gençlere seslenen Ayşe Kulin, “Kitap okuyan son kuşak sizler olabilirsiniz. Değişik bir kuşak yetişiyor. Elbette hayatın şartları da değişiyor. Sosyal medyanın etkisi yadsınamaz. Ama kitap bize hayatın farklı pencerelerini açan bir araç. Bilemeyeceğiniz hayatlara dokunabilirsiniz. İster basılı kitap ister dijital ekranlardan olsun mutlaka kitap okuyun.” tavsiyesinde bulundu.     

Evli ve 4 çocuklu bir anne olarak ön yargılar nedeniyle kitaplarını 25 yıl yayınlatamadığından bahseden Ayşe Kulin, daha iyi bir insan olmanın ve ön yargılardan kurtulmanın en doğru yolunun kitaplar olduğunu anlattı. Yazmaya yeni başladığı yıllarda katıldığı bir televizyon programında tanıştığı ilkokul terk bir yazar olan Nalan Türkeli’nin Varoşta Kadın Olmak kitabından nasıl etkilendiğini şu sözlerle anlattı:

“Kitabı okumadan önce çöp karıştıranlara çevreyi kirlettikleri için tepki duyardım. Ancak kitapta oradan alınan bir pasta artığının o evlerde nasıl bir bayram sevincine neden olduğunu okuyunca, göz yaşları içinde ön yargılarım değişti. O kitap bana bilmediğim bir hayatın penceresini açmıştı.”

Ayşe Kulin’e göre kitap daha iyi bir insan olmamıza yardımcı olabilir. Özellikle gençlerin kitap okumasını tavsiye eden Kulin, “Bir kitap evlerinizin içine kadar girer. Her türlü insanı tanıma, anlama şansınız olur. Cebinizde laflarınız olur. Sevgilinizle ilk randevunuzda konuşabilecek konularınız olur. Yaptığınız her şeyi, sevişmeye kadar daha iyi yaparsınız.” diye konuştu.

Dedesi Osmanlı İmparatorluğu’nun son maliye nazırı olan Ayşe Kulin, babasının ise Cumhuriyetin en çok eğitime önem verdiği yıllarda, Atatürk’ün “Sizleri kıvılcım olarak gönderiyorum. Meşaleler olarak dönün” dediği zamanlarda yetiştiğini anlattı.

Her iki kültürün de izlerini taşıdığını anlatan Kulin, harf devrimi nedeniyle dedesinin Atatürk’e başlangıçta kırgınlık hissettiğini, ancak okula başlamasından sadece 3 ay sonra dede ve anneannesine ilk mektubunu yazıp göndermesiyle dedesinin “Eski harfler ile yazı öğrensen 3 ay sonra bana mektup yazamazdın. Sesli harflerin olmadığı bir yazıyı tam olarak öğrenmek yıllar sürerdi. Atatürk’ün bu konuda da haklı olduğunu anladım.” dediğini aktardı. 

Yazar olmasında aldığı eğitimin çok önemli bir yeri olduğuna dikkat çeken Ayşe Kulin, Robert Kolej’de okurken Tomris Uyar, Pınar Kür, İpek Ongun ve Nazlı Eray gibi tanınmış yazarların okul arkadaşı olduğunu belirterek, “Bu tesadüf değil, sanata değer veren, herkese saygılı bir eğitim ortamımız vardı. Biz iyi yetiştik.” dedi.

Herkesin hayatta bir yeteneği olduğuna değinen Kulin, “Terzilik olur, resim olur, müzik olur. Genlerinize geçmiş olan bu yeteneğinizi bulun. Bu kabiliyete inanın. O zaman iyisini yaparsınız. Benimki yazmaktı.” dedi.

Üniversitelilerin kitaplarını nasıl yazdığına dair sorularını da yanıtlayan Kulin, yazarların toplumdaki sorunlara farkındalık yaratması gerektiğine inandığını belirtti ve kitaplarını yazarken yaşadıklarını, yaklaşımlarını şu sözlerle anlattı:

“Eğer Her Yerde Kan Var gibi tarihi gerçeklere dayanan bir kitap yazıyorsam çok derin bir okuma yapıyorum. Orada 600 yıl sürmüş bir İmparatorluk olan Osmanlı’nın kendini güncelleyememesinin getirilerini görürsünüz. Mesela Sevdalinka ve Kardelenler görüşlerimi değiştiren kitaplar oldu. Sevdalinka için Bosna’ya gittiğimde Batı’ya olan hayran bakış açım değişti. Sistem olarak değil ama insanlık namına iyi olmadıklarını gördüm. Kardelenler’i yazarken de Türkan Saylan’ı tanıdım. Özellikle Anadolu’da kızların eğitim görmelerinin önemini bir kez daha anladım. Kızlarımız, kendi iradeleri yönünde hareket edebilmeli. Leyla Zana’nın milletvekilliği zamanında kelepçeli halde Meclis’ten çıkarılmasına alındım. Kaçmayacak bir kadın. Ne hissettiğini öğrenmek istedim. Ama görüşemedim. Neden bu kadar tepkiliyiz diye araştırmak istedim. Tarih geçmiş, olmuş bitmiş bir durum. Birgün kitabımı yazarken, ileri bakarak sorunun çözümlerini ele aldım.  Yarın Yok kitabımda ise savaş olmaması için elimizden geleni yapmamız gerektiğine değiniyorum. Bunun için de toplumda anne vasfı olması sebebiyle kadınlara daha çok iş düşüyor. Dünyayı kaybetmeden aklımızı başımıza alalım.”