Kadına Yönelik Şiddeti Önlemede Hukuksal Yaptırımlar

Altınbaş Üniversitesi Kadın Hakları Kulübü ile ILSA Hukuk Kulübü tarafından "Kadınların Hak Mücadelesi ve Kazanımları Konferansı" gerçekleştirildi. Konferansta, kadına yönelik şiddeti önlemede hukuksal yaptırımların rolü ele alındı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle toplumsal farkındalık yaratmak adına pek çok etkinlik planlandı. Planlanan etkinliklerin ilki olan "Kadınların Hak Mücadelesi ve Kazanımları Konferansı" Altınbaş Üniversitesi Kadın Hakları Kulübü ile ILSA Hukuk Kulübü tarafından ortaklaşa gerçekleştirildi.

Gayrettepe yerleşkesinde gerçekleşen konferansta, Uluslararası Sözleşmelerde Kadın Hakları ve Kadına Yönelik Şiddeti Önlemede hukuksal yaptırımlar ana gündemi oluşturdu.

Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Medeni Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, yaptığı açılış konuşmasında Türk Kadınının, 17 Şubat 1926 tarihinde TBMM’de kabul edilen ilk Türk Medeni Kanunu ile dönemine göre, yaklaşık 100 yıl önce, medeni haklarına sahip olduğunu hatırlattı.

Prof. Dr. Şükran Şıpka, “Bugün de Cumhuriyet ilkelerine bağlı, diğer kadınlarımızın da eşit haklardan yararlanabilmesi, ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmaması, Medeni Kanun’un kazanımlarının kaybedilmemesi için çalışıyor, çaba gösteriyoruz.” mesajını verdi.

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının kökeninin toplumsal etki, kültürel normlar, örf ve adetler, geleneksel ve dinsel faktörler gibi etkenler nedeniyle çok eski çağlara kadar dayandığına dikkat çeken Prof. Dr. Şükran Şıpka, “Sosyal alandaki cinsiyet farklılığı hukuk alanında da kendini bariz bir şekilde gösteriyor. Bir hukukçu bakış açısı ile şunu söyleyebilirim ki, binlerce yıl öncesine dayalı ilk yazılı hukuk kurallarında da kadınlar erkeklere göre hep dezavantajlı konumda olmuşlar, bazı haklardan hiç yararlanamamışlardır.” değerlendirmesini yaptı.

19. yüzyıla kadar, hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde benzer bir durumun olduğunu hatırlatan Şükran Şıpka, “Son yüzyıla kadar kadınların özel hukuk alanında hak ehliyeti ve irade özgürlüğü, kamusal alanda ise erkeklerle eşit bir anayasal hakları, siyasal, sosyal, ekonomik haklar gibi ya hiç olmamış ya da çok sınırlı olarak kabul edilmiştir.” bilgilerini verdi.

Şükran Şıpka, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin; kadınların siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve medeni alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına geldiğinin altını çizdi.

Şıpka’ya göre, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi bireyin bütün yeteneklerini tam ve özgürce geliştirebileceği toplumsal ortamın yaratılması ile ancak mümkün olabilir. Eşitsizlik ise ancak gelişmiş ve demokratik toplumlarda önlenebilir. Bu nedenle kadın ve erkek arasındaki genetik, fizyolojik ve biyolojik özeliklerinden kaynaklanan farklılıklar, eşitsizlik çerçevesinde ele alınmamalıdır.

Toplumun kadına bakış açısının, kadına şiddeti de körüklediğini belirten Şıpka, yasal düzenleme ve cezai yaptırımlar bulunmasına rağmen, bunların etkin uygulanamaması nedeniyle, şiddeti önlemede aciz kaldığını vurguladı. Şıpka, bunun çözümünü ise güçlü bir yönetimin ve büyük reformistlerin toplumdaki algıyı değiştirici kanunlar çıkarması ve uygulamasında gördüğünü ifade etti. Şıpka sözlerini şöyle tamamladı:

“Atatürk’ün, kadınların aile içinde ve sosyal alanda eşit olması gerektiğine ilişkin fikirlerinin ve çağdaş, demokratik, laik bir hukuk düzeninin kurulması idealinin, bugün de devamının sağlanması ile mümkündür” dedi.