Antibiyotik Kullanımına Dikkat

Sağlık merkezleri üst solunum yolu enfeksiyonu, grip, influenza ve COVID-19 vakaları nedeniyle dolu. Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Doğancı bilinçsiz antibiyotik kullanımı konusunda uyardı.

Mevsimsel olarak üst solunum yolu enfeksiyonu, grip, influenza ve COVID-19 vakaları nedeniyle hastaneler ve aile sağlığı merkezleri dolu. Acil servislerde uzun kuyruklar var ve yoğun bakım servisleri de hasta yoğunluğu nedeniyle alarm veriyor. Tüm bu karmaşada antibiyotiklerin doğru kullanımından taviz verilmemeli.

Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı, “Bu süreçte solunum sinsityal virüsü olarak da bilinen RSV, nezle ve influenzada artış var. Bu üçünü ayırt ederek tedaviye başlanması lazım. Ama ayırt edilemiyor. Hemen antibiyotikler veriliyor.” diyerek uyarılarda bulundu. 

İnfluenza, COVID-19 ve diğer virüslere antibiyotiklerin etki etmediğinin altını çizen Doğancı, “Bu şekilde antibiyotik direncini artırıyoruz. Hastalığın erken döneminde kullanılan antibiyotikler komplikasyonların daha ağır geçmesine yol açıyor.” dedi.

Klinik olarak influenzadan şüphe edildiğinde test sonuçları bile beklenmeden antiviral ilaca başlanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Doğancı, “Şu anda toplumda hem influenza hem de COVID-19 bir arada bulunabilir. Dolayısıyla her iki virüs de test edilmeli. Ülkemizdeki virüsün antiviral direnci ileri merkezlerimiz tarafından araştırılmalı, sonuç klinisyenlerle paylaşılmalı.” dedi.

Benzer belirti ve bulgu veren bakteriyel hastalıkların göz ardı edilmemesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Levent Doğancı, “İnfluenzada aşılama çok önemli. Aşılanarak bağışıklık sağlanmalı. Salgın başladıktan sonra bile grip aşısı önemli bir korunma sağlar. Eğer bu kış dönemi için influenza aşısını yaptırmamış olan yüksek risk grupları varsa ki bunlar 65 yaş üstü kişiler, bağışıklık sistemi baskılanmış kanser tedavisi alan hastalar, organ transplantasyonu yapılmış kişiler, solunum yolu kronik hastalığı olanlardır, grip aşılarını mutlaka yaptırmaları gerekir. Ayrıca bu hastalarla aynı ortamı paylaşan insanlar ile tüm sağlık çalışanları da aşılanmalı.” değerlendirmelerini yaptı.

Altınbaş Üniversitesinden Prof. Dr. Levent Doğancı, kış dönemi geçinceye kadar ateş, burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı gibi rahatsızlıkları olan hastaların kendilerini izole etmesini; toplu taşıt araçlarında, sinema, tiyatro, AVM gibi insanların toplu bulunduğu yerlerde ve özellikle sağlık kuruluşlarında yeniden maske takmalarını önerdi.

Bu tip hastalıklar için hastanelerin acil servislerine gidilmemesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Levent Doğancı, “Acil servis hekimleri gelen hastalara ne yazık ki ‘Acil değilsiniz’ diyemiyor. ⁠Her yüksek ateşli hasta acil durumda değildir. Özellikle çocuklar acillerden uzak tutulmalı. Öncelikle aile hekimine, normal mesai saatlerinde enfeksiyon hastalıkları, iç hastalıkları, göğüs hastalıkları gibi şu anda gözlenen salgınlarla ilgili branşlara başvurulmalı.” diye konuştu.

 

Levent Doğancı’ya göre acil servislerin ana görevi yaşamsal önemdeki hastalıklarla uğraşmak. Doğancı, “Örneğin kalp krizi, felç, şuur kaybı, kaza ve yaşamsal önemde kan kaybı ile seyreden yaralanmalar ve gecikmesinde çok sakınca bulunan adli konular bu servislerin asli görevleridir. Eğer acil servisler randevu vererek acil olmayan rutin hastalıklara çok kısa zaman ayırarak bakmaya başlarlarsa asli görevlerinde aksamalar başlar. Ne yazık ki sistemin tıkanması sonucu acil muayene zamanı neredeyse birkaç dakikaya kadar iner.” uyarılarında bulundu.

Doğancı, tüm klinik branş hekimlerinin, eskiden olduğu gibi, özellikle asistanlık dönemlerinde acil servislerde nöbet tutarak “acil durumlarla” ilgili bilgi ve deneyim kazanmaları gerektiğini vurguladı ve “Bu görevin belli bir alana daraltılması ve intörnlerin kısa süreli acil tıp eğitimi organizasyonun yoğunluğu nedeniyle kilitlenmesini önlemede yeterli olamıyor.” dedi.

Prof. Dr. Levent Doğancı, “⁠İleri ülkelerdeki sağlık sisteminin tersine, nüfus yoğunluğu olan yerlerdeki şehir içi küçük ölçekli sağlık kuruluşlarının kapatılması ve büyük ölçekli sağlık kuruluşlarının uzak mesafelere taşınmış olması özellikle salgın veya doğal afetlerde sağlığa ulaşımı zorlaştıran bir durum. Hizmet veren sağlık kuruluşlarında hasta yoğunluğunun aşırı artması, çalışanların şiddete uğraması ve çalışma ivmelerinin sekteye uğraması gibi güncel sorunların yanında hekim göçünün de ana unsuru. Sistemin çalışmaması, meşakkatli branşlarda uzmanlaşmak istenmemesi sonucunu da doğuruyor. Bunun sonucu olarak da birçok ana tıp branşında çok ciddi bir asistan eksikliği doğmuş durumda. Bunun çok vahim sonuçları 10-15 yıl sonra çok daha büyük tıbbi sıkıntıların doğmasına neden olacak.” değerlendirmelerini yaptı ve gerekli tedbirlerin alınmasını istedi.