Dijital Dünyanın Karanlık Yüzü: Siber Zorbalık

Altınbaş Üniversitesi’nde düzenlenen Cumhuriyetimizin 100. Yılında Çocuk ve Kadın Sağlığı Kongresi’nde dijital dünyanın karanlık yüzü “Siber Zorbalık” tartışıldı.

​Altınbaş Üniversitesi'nde düzenlenen panelde konuşan Altınbaş Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Çakıroğlu, son zamanlarda siber zorbalık vakalarıyla çok sık karşılaştıklarına dikkat çekti. Süleyman Çakıroğlu, özellikle ergen yaşlardaki gençlerin, gözle görülür bir artışla siber zorbalık nedeniyle çeşitli psikolojik problemler yaşadıklarını belirtti.

Siber zorbalığın, dijital teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilen bir tür zorbalık olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Süleyman Çakıroğlu, bu tür zorbalıkların sosyal medyada, mesajlaşma platformlarında, oyun platformlarında ve cep telefonlarında görülebildiğine işaret etti. 

Doç. Dr. Çakıroğlu, son dönemde gençler arasında yeni yeni ortaya çıkan itiraf sayfalarının bir siber zorbalık türü olarak ele alınması gerektiğini vurguladı. İtiraf sayfalarıyla anonim bir hesaptan hedef alınan çocuğun sınıftaki diğer arkadaşları ile ilişkili her türlü paylaşımı, sırları, özel bilgilerinin paylaşıldığı bir ortam yaratıldığını söyledi. Bu sayfalarda, o sınıftaki herkesin anonim bir şekilde diğerleri ile ilgili yorumlar yapabildiğini ve gençlerin kendilerini birçok yorumun, zorbalığın, suçlanmanın içinde bulup çok zor durumda kaldıklarını anlattı.

Çocukların ruhsal anlamda bunlarla başa çıkmakta sıkıntı çektikleri tespitinde bulunan Doç. Dr. Çakıroğlu, “Buralarda hedef seçilen kişileri korkutmaya, kızdırmaya ya da utandırmaya yönelik içerikler paylaşılıyor. Örneğin sosyal medyada bir kişi hakkında yalanlar yaymak ya da utandırıcı fotoğraflar yayınlamak, mesajlaşma platformlarından incitici mesajlar ya da tehditler yollamak, başka birinin kimliğiyle başkalarına kötü mesajlar göndermek en yaygını. Bu konuda aileler ve okullar daha dikkatli olmalı" diye konuştu.

Doç. Dr. Çakıroğlu, UNICEF'in 2017'de yayımladığı Dijital Dünyada Çocukların Durumu adlı raporunda dijital dünyanın çocuklar için daha güvenilir ve sağlıklı bir konumda tutulması gerektiği konusunda ülkeleri uyardığına değinerek, şu görüşleri paylaştı:

“Raporda, dijital dünyanın riskleri içerik, iletişim ve davranış olarak sınıflandırılıyor. İçerik riskleri çocukların istenmeyen ve uygunsuz içeriklere maruz kaldığı durumlar olarak tanımlanıyor. Bu, çocukların internette pornografik ve/veya şiddet unsuru içeren videolarla, resimlerle; sağlıksız veya tehlikeli davranışları savunan web siteleri ile karşılaşması tehlikesidir. Raporda, iletişim riskleri olarak çocukların yetişkinlerle fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismarına yol açacak şekilde karşılaşabilmeleri gösteriliyor. Davranış riskleri ise çocukların riskli içeriğe veya iletişime katkıda bulunacak şekilde davrandığı durumlar olarak ifade ediliyor. Çocukların diğer çocuklar hakkında nefret uyandıran materyaller üretmesi, yayımlaması veya dağıtması ve davranışsal bağımlılıkları bu kapsama girer. Yani çocuklarımız ve gençlerimizin yaşa ve gelişimsel süreçlerine uygun şekilde internetin içeriği, karşılaştırdığı kişileri ve yaşattığı davranışlar konusunda daha dikkatli olmalılar."

Doç. Dr. Çakıroğlu, dijital dünyanın mahremiyet ve sınırları ortadan kaldırdığını dile getirerek, yarattığı diğer sorunları da şöyle özetledi:

“Sınır ve güvenlik sorunları oluşmaya başlıyor. Karşıda kim var, nelere ulaşabilir gibi birçok güvenlik açığı oluşuyor ve bu kontrol edilemez bir durum. Yaş küçüldükçe daha da tehlikeli bir hal alıyor. Kontrolsüz fotoğraf ve video içeriği paylaşımları çocukların ve gençlerin hayat boyu başlarına bela olma riski taşıyor. Zira bir içeriğin, internete düştüğü andan itibaren artık geri döndürülemediğini biliyoruz".

Doç. Dr. Çakıroğlu, gençlerin oyun, sosyal medya, pornografi, alışveriş ve online kumar gibi nedenlerle “eğlenmek" için girdiği dijital dünyada, sınırların kaybolduğu yerde, bağımlılıkların başladığına dikkat çekti. Doç. Dr. Çakıroğlu'na göre, davranışsal bağımlılıklar olarak ele alınan bu konuların, çocukların üzerinde psikolojik ve psikiyatrik etkileri günden güne artıyor. Bu bağlamda dijital dünya ile çocukların hayatlarının daha otomatik hale geldiğini anlatan Çakıroğlu, “Bunun sonucunda da çocuklar günlük hayatta daha az aktif oluyor." dedi. Ekran başında kalma süresinin çocuklarda kilo ve obezite ile ilişkilendirildiğine dikkat çeken Çakıroğlu, “Aşırı düzeyde teknoloji kullanımı hayat boyu obezite ve kardiyovasküler riskle bağlantılı ve bu ilişkinin günümüzde artık erken çocukluk döneminden itibaren başladığı ileri sürülüyor. Hareketsizlik, çocukların en çok harekete ihtiyacı olduğu zamanlarda onları koltuklara bağlıyor" diye konuştu.

Dijital dünya ve sosyal medyanın gençler üzerindeki etkileri incelendiğinde dikkati çeken başka bir konunu bedensel algıda var olabilecek değişiklikler olduğunu anlatan Çakıroğlu, “Gerçek ile gösterilen arasındaki fark ortadan kalktı. Gösterilen her şey sanki gerçekmiş gibi yapılıyor. Hakikat çarpıtılabiliyor ve daha lüks veya daha zayıf bir algı oluşturuluyor. Gerçekle çok ilgisi olmayan bu durumun, gençlerin hayatındaki etkileri de ağır oluyor" değerlendirmesini yaptı.  

Çakıroğlu, toplum tabanlı araştırmalara atıfta bulunarak, erken çocukluk döneminde aşırı teknolojik cihaz kullanımının çocuklarda bilişsel, dilsel, sosyal, duygusal ve motor gelişimde gecikmelere neden olduğu bilgisini aktardı ve “Aşırı izleme süreleri, yetişkin odaklı içeriklerin izlenmesi, televizyon açıkken ebeveyn-çocuk etkileşiminde azalma ve aşırı sosyal medya kullanımının önemli sonuçları oluyor. Teknolojik cihazlarla erken yaşlarda tanışmış olmaları, onlarla fazla zaman harcamaları, düşük kaliteli ve uygunsuz içerikler izlemeleri çocukların bilişsel işlevlerini yani dürtü kontrolü, öz düzenleme, zihinsel esneklik, diğerlerinin düşüncelerini ve duygularını anlama becerilerini olumsuz yönde etkiliyor" diye konuştu.

Teknolojik cihazların pasiflik ve sedanter davranışları teşvik ettiğinden çocukların hayal gücü ve dil gelişimini de körelttiğini anlatan Çakıroğlu, “Çocukların bilgiyi işleme yetenekleri, erken okur-yazarlık becerilerinin oluşmasını önemli derecede olumsuz yönde etkiliyor. Çocuklar sayısal bilgiler içeren uyaranlara duyarlı. Dijital medya bu duyarlılık seviyelerini yavaşlatıyor" dedi.​

​​