Kanserden Korkma, Geç Kalmaktan Kork

Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, kanser farkındalığı için uyarılarda bulundu. Özkaya, kanser tedavisinde erken tanı koymanın yerini alabilecek bir tedavi yöntemi bulunamadığına vurgu yaptı.

Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, kanser konusundaki çalışmalar hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Şevket Özkaya, bugün bilinen en önemli hususun yaşayan her hücrenin sonunun kanser ve ölüm olduğunu belirterek, “Bir insanın akciğer kanserine veya meme kanserine yakalanma yaşı genetik olarak kodlanmıştır. Tıp dünyası eğer bir insan, başka hastalıklardan hayatını kaybetmeyip, 150 veya 170 yaşına kadar yaşarsa mutlaka kanser hastası olacağını öngörüyor. Eğer sigara kullanıyor veya kanserojen maddelere maruz kalıyorsanız, bu kansere yakalanma yaşınızı düşüren bir faktör. Örneğin, 150 veya 170 yaşında akciğer kanseri olacak bir kişi, sigara içtiği için bu yaş 100'e düşüyor. Eğer ailede kanser öyküsü varsa bu yaş daha da düşüyor ve 45 yaşından sonra her an kanser gelişmesi ile karşı karşıya kalınıyor" diye konuştu.

Bilim ve teknolojide yaşanan gelişmelere rağmen hala kanser tedavisinde erken tanı koymanın yerini alabilecek bir tedavi yöntemi bulunamadığına dikkat çeken Özkaya, “Kanser söz konusu olduğunda hastalara 'hastalıktan korkma, geç kalmaktan kork' diyoruz. Kanser, erken evrede yakalanırsa tamamen kurtulabileceğiniz bir hastalıktır. Sağlık Bakanlığımızın kanser taramaları için kurduğu Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) yıllardır bu konuda çok başarılı işlere imza atıyorlar. Topluma en faydalı sağlık hizmetlerinden biri olarak halkımıza kadın ve erkek kanserleri için erken tanı ve tedavi hizmetlerini ücretsiz olarak vermeye devam ediyorlar" diye konuştu.

Özkaya, Kovid-19 salgınının kanser konusunda topluma önemli bir katkısı olduğu bilgisini vererek, “Kovid-19 nedeniyle başvuran hasta sayısında ve radyolojik görüntülemelerde yaşanan artış birçok vakanın erken evrede saptanmasını sağladı" dedi.

Kansere yakalanma riskini azaltmak için yapılması gerekenleri de anlatan Prof. Dr. Özkaya, öncelikle kansere yakalanma yaşını aşağı çeken etkenlerden uzak durulması gerektiğinin altını çizdi ve “Sigara ve alkol en riskli kanserojen maddeler. Bunlara ek olarak asbest, güneş, radon gazı maruziyetleri, kimyasal ajanlar ile özellikle kadınlarda HPV enfeksiyonları kanser yaşını erkene çekiyor. Ayrıca toplumda az bilinen ama kansere yakalanma yaşını erkene çeken etkenlerden bir diğeri de radon gazı" uyarlarını yaptı.

Radon gazının en sık rastlanan çevresel maruziyetlerden biri olduğunu belirten Özkaya, “Radon renksiz, gözle görülmez, tatsız, kokusuz ve radyoaktif bir gaz, müsaade edilen miktarların üzerinde solunduğunda akciğer kanseri riskini artırıyor. Radona en güvendiğimiz yerde, evlerimizde, maruz kalıyoruz. Günlük yaşamda karşılaşılan ve özellikle ev yapım malzemesi olarak kullanılan taş, toprak, çimentoda doğal olarak bulunması ve sürekli olarak ortama serbest olarak yayılmasıyla, nefes yoluyla akciğerlerimize ulaşıyor. Akciğer kanseri riski oluşturuyor veya mevcut riski artırıyor" tespitlerini paylaştı yaptı.

Özkaya, evlerin yapıldığı arazide bulunan doğal uranyumun miktarı ve uranyumdan oluşan radonun ev tabanında bulunan aralıklardan eve sızması, yapı malzemesinden kaynaklanan radonun havaya karışması gibi etkenlerin maruziyeti etkileyen önemli etkenler olduğunu, radon gazının havadaki miktarının bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye değişim gösterdiğini anlattı.

Özellikle soğuk havalarda evlerin ısıtılması sonucu evdeki basıncın az, dışardaki basıncın fazla olması nedeniyle içerdeki radon oranının yükseldiğine dikkati çeken Özkaya, “Aynı durum rüzgârlı havalar için de geçerli olduğu için radon oranı içerde artar. Yaz aylarında ise iyi havalandırılmış işyeri ve evlerde dışarısı ile basınç farkı olmayacağı için ortamdaki radon seviyesi azalır. Son yıllarda özellikle “ev hanımı" olan kadın hastalarda ve sigara içmeyenlerde akciğer kanseri vakalarını görüyoruz. Hekimler olarak ev içi radon gazı etkisinin mutlaka araştırılması gerektiğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.​

​​​​