Teknolojik Gelişim için Hayal Gücü

Altınbaş Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi, Cumhuriyetimizin 100. yılı etkinlikleri kapsamında konferans düzenledi. Konferansta Türkiye'nin 100 yıllık teknoloji serüveni ve gelecek için teknolojik gelişme potansiyelleri tartışıldı.

Altınbaş Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Cumhuriyetin 100. Yılı Konferansı Mahmutbey yerleşkesinde yapıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Argun Karacabey, teknolojideki değişiklikleri anlamanın ve bunların hayatımıza olan etkilerini takip etmenin zorlu bir uğraş haline geldiğini söyledi. Prof. Dr. Karacabey, “Bir sosyal bilimci olarak dünya genelindeki tüm mühendislere bu gelişime katkıları için teşekkür etmeliyiz diye düşünüyorum. Mühendislerin geleceği tasarlayıp değiştirebilme yetenekleri, dünya tarihinde şimdiye kadar olduğundan çok daha önemli hale geldi." diye konuştu.

Einstein'ın “Hayal etmek, bilgiden önemlidir" sözünü hatırlatan Prof. Dr. Karacabey, geleceği tasarlamanın ve değiştirmenin ilk olarak hayal gücüyle başladığını dile getirdi. Bu kapsamda Prof. Dr. Karacabey, 19. Yüzyılda yaşamış bir mühendis olan John Elfreth Watkins'e atıfta bulunarak, “Onu yıllarca sonra hatırlamamızı sağlayan şey mühendislik becerileri değildi. Watkins, 1900 yılında Ladies Home Journal'da yayınladığı makalesinde 100 yıl sonra dünyanın nasıl olacağını tarif etmiş. Fotoğrafların herhangi bir mesafeden telgrafla gönderilebileceği haberini 100 yıl öncesinden vermiş bize. 100 yıl sonra Çin'de bir savaş olursa, en çarpıcı olayların anlık görüntülerinin bir saat sonra gazetelerde yayınlanacağını yazmış. Bugün bu bize çok tanıdık geliyor değil mi?" diye konuştu.

Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Galip Cansever de toplumların ekonomik üretim modelleri tarihinde son durağın, dördüncü sanayi devrimi olduğuna değindi. Cansever, sanayi dijitalleşmesinin, geleceğin akıllı üretim sürecine temel teşkil edeceğini belirterek, çok değil 4-5 yıl sonra dünya sanayi birimlerinde çalışan yaklaşık 50 milyar cihazın birbiriyle internet üzerinden iletişim halinde olacağını anlattı.

Prof. Dr. Cansever, “Akıllı şehir, ev, lojistik, şebeke ve cihazların oluşturduğu akıllı üretim sistemleri, sosyal ağlar ve e-ticaret ağlarıyla birleşecek. Hizmetlerin, nesnelerin ve bireylerin internet ortamını kullanarak kuracağı ekosistem ağı, önümüzdeki 25 yılda küresel ticaret hacminin yaklaşık yüzde 50'sini etkileyecek." dedi. Prof. Dr. Cansever, sanayide hızla artan dijitalleşmenin de yaklaşık 3 milyon robot kullanılmasını gerektireceğini, bunların birbirleriyle ve bir merkezle kolaylıkla haberleşebileceğini dile getirdi.

Küresel rekabette önde olmak isteyen işletmelere önerilerde de bulunan Prof. Dr. Cansever, “Şirketlerin organizasyon yapıları bu süreçlere uyumlu hale getirilmeli. İnsan faktörü hala çok önemli ancak kadroların becerilerini geliştirmeleri gerekiyor. Kadrolar, üretim ve dağıtım süreçlerinde çalışacak akıllı robotlar arttıkça ve Ar-Ge, satış, pazarlama ve yönetim süreçlerinde kullanılacak yapay zekâ sistemleri geliştikçe bunların birbiriyle uyumlu şekilde çalışmasını sağlayacak becerilere sahip olmalılar. Özellikle tasarımcı, yazılımcı ve uygulayıcı uzmanlardan oluşan ve takım ruhu ile çalışacak ekiplerin kurulması kaçınılmaz." diye konuştu.

İnsanın düşünen makineler yapma arzusundan yola çıkan yapay zekâ çalışmaları başta etik olmak üzere pek çok yönüyle tartışılıyor. Bir yanda tartışmalar devam ederken diğer yanda da yapay zekâ gelişmesini sürdürüyor. Altınbaş Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Yönetim Bilişim Sistemleri Dr. Öğr. Üyesi İncilay Yıldız da bu alanda değerlendirmelerde bulundu.

 

Dr. İncilay Yıldız, yapay öğrenme sürecini insanın öğrenme sürecine benzeterek biyolojik sinir hücresi ile yapay sinir ağlarının benzerliklerine dikkat çekti. Yıldız, “Yapay zekâ, zekanın insan gibi düşünmeye ve öğrenmeye programlanmış makinelerdeki simülasyonu olarak tanımlanabilir. İnsan zekasını gerektiren görevleri gerçekleştirmek üzere tasarlandığını söyleyebiliriz. Bunlara örnek olarak makineler ya da algoritmaların görsel algı, konuşmayı tanıma, karar verme ve dil çevirisi yapabilme özelliklerini gösterebiliriz." değerlendirmesini yaptı. Bu kavramların günlük hayattaki karşılıklarına bakarak daha iyi anlaşılabileceğini ifade eden Yıldız, konuşmasını örneklerle sürdürdü:

 

“Makine öğrenmesi çalışmaları tahminleme, sınıflandırma, veri ilişkilendirme, veri yorumlama ve veri filtreleme gibi alanlarda kullanılıyor. Yani tahminleme için bir ürünün gelecekteki fiyatını tahmin etme örneğini verebiliriz. Sınıflandırma için müşteri segmentasyonlarını belirleme, veri ilişkilendirme için eksik bir resmin tamamlanması, veri yorumlama için el yazısı ya da imza tanıma, veri filtreleme için ise en iyi sonuç için uygun girdileri seçmeyi amaçlayan boyut indirgeme ve nitelik seçme gibi süreçlerden bahsedebiliriz."

 

Dr. Öğr. Üyesi İncilay Yıldız, derin öğrenme ile birlikte bilgisayar sistemlerinin metin, görüntü, ses gibi farklı veri türlerini işleyerek orijinal içerik oluşturmasına yarayan üretken yapay zekâ alanında Generative AI ile gelişmelerin hızlandığını belirterek, bu gelişmelere GPT-4 ve DALL-E gibi teknolojileri örnek gösterdi.​